23 Ocak 2016 Cumartesi

Kendi Cehennemimizde Kaynıyoruz

       İnsanlar farkında değil ya da değil gibi davranıyor ama burası artık kendi kendilerine yarattıkları ve yalnız kendilerine ızdırap oldukları bir cehennem haline gelmiş.

      "   İnsanlar akılsızlıkları yüzünden alınlarında yazılı olandan daha çok acı çekerler...  "

                                                                                                                      Platon

       Bıkkınlık artık had safhada. Son zamanların en boğuk adamı oldum galiba. Bir karış su bile yokken boğuluyorum bu saçmalıkların arasında.
       Farkındalık bir ödül mü yoksa bir lanet mi anlayamıyorsun buralarda artık. Kafası allak bullak oluyor insanın işte bu noktadan sonra.

       Gerçekleri görebilirken neler olup bitiyor insanlara anlatırken o boş bakışların ne manaya geldiğini anlayamıyorum, anlayamıyorum, anlayamıyorum ve sokayım böyle işe ki anlayamıyorum...

                    ANLAMAK İSTEMİYORUM!

       Görmekten korkan insanlar;
       Anlamaktan korkan insanlar;
       Bilmekten korkan insanlar;
       Düşünmekten korkan insanlar;
       Hissetmekten korkan insanlar;
       Hayal etmekten korkan insanlar;
       Sevmekten korkan insanlar;
       Dokunmaktan korkan insanlar...
       Korkaklar sadece yalanı yaşarlar.



       Ben de bu hale gelmekten korkuyorum sanırım artık. Ama bir şeyi değiştirmek istiyorsan, değişime önce kendinden başla derim kendi kendime zamanında Sokrates'in dediği gibi.

       Dedim demesine ama eşit şartlarda gerçekleştirilebilecek her aksiyonun eşitsizliklerle çözülmeye çalışıldığı bu saçma ortamda olabilecek en saçma doğruyu kabullenmek gerekebiliyor belki de.

      " Ne ben korkağım ne de sen. Bastırılmış benliğindeki zincirlerinden kurtulmanın vakti gelmedi mi artık? "

       Belli bir seviyeye kadar kendini bir kasıntı olarak yetiştirmiş bu gibi dingillere yapılabilecek hiçbir şey yok ama ne sen ne de ben buna katlanacak, bunu kabullenecek kadar zavallıyız.

                                               Ne dersin ? Yoksa yanılıyor muyum?

       "  Bir insan niçin değişimden korkar? Değişim olmasaydı, ne olup bitebilirdi ki? Evrensel doğanın bu denli hoşuna giden ya da onun yapısına bu denli uyan, değişimden başka ne olabilir? Yaktığın odun değişim geçirmeseydi ban yaptığın suyu ısıtabilir miydin? Yiyecekler değişime uğramasaydı, yemeğini yiyebilir miydin ve peki değişim olmasaydı eğer, yararlı bir iş yapılabilir miydi? Senin de tıpkı odunlar gibi değişmen gerektiğini ve bu değişimin evrensel doğa için aynı derecede gerekli olduğunu görmüyor musun?  "

                                                                                                             Marcus Aurelius

                        Yoksa hala kereste kalmaya istekli misin?

20 Ocak 2016 Çarşamba

Neredeyim?

        Bugün insan kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdeyim diyebiliyorsan eğer ya başından çok fazla şey geçmiştir ya da hiçbir şey yaşamamıştır.

         İnsanlar çok çabuk vazgeçiyor. İnsanlar çok kolay inanıyor. İnsanlar tez canlı olarak doğup yavaş yavaş umarsızlaşıyor...
         Yeterince fazla insan her şeyi anladığını sanıp hayatından pek çabuk keyif alamamaya başlıyor. İşin komiği bu tip insanlara bir şey anlatamamak.

                                            "  Sen ne yaşadın ki, ne yaşamış olabilirsin ?  "                                                   


         Bu söz denildiğinde de kabuğuna çekilmeden önce hızlı ve reflektif tepkilerle sert çıkışlarda bulunup hakarete varan ifadelerle kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar.

         Gerçekten haklı olduklarına mı inanıyorlar acaba ?

         Bazen düşünüyorum da, herkes aynı hayatı yaşamıyor, herkes kendi hayatını dilediği ölçüde mahvediyor ve herkesin yaşadığı yoğunluk kaldırabildiği kadar tesir ediyor ama bazen yapamıyorum ve bazı sözleri kaldıramıyorum galiba...

         Belki artık tahammül edemiyorum çıt kırıldım anlara. Belki katlanamıyorum en ufak "hayır"ı hayatını kaydıran ana çeviren zavallılara. Eh, belki de çok çabuk yaşlandım olmamdan çok daha evvel ve çok daha ciddi oldum mizahımın arkasında nefes alırken.

         Saklandığım bu garip tünelden çıkmak için mücadele ederken ben, "Benim sorunlarım var!!" diye bağıra çağıra kafasını ve düşüncelerini uyuşturucu maddelerle boğan onlarca zavallıyı gördükçe sinirlerim laçkalaşıyor. Hiçbir halta yaramayan bu mahlukatların soluduğu havayı soluyor olmak ise canımı sıkıyor.

         Tamam; sözcüklerim biraz ukala geliyor olabilir kulağa. Ancak kendini acındırmak için, dikkat çekmek için bu kadar çaba sarf ederken bu aşağılıklar biraz bu azmi, yaşamaya ve hayatın içinde kalma mücadelesine verseler belki şimdi; hemde şu an çok başka yerlerde olabilirlerdi. Tabi bunlar şu an varsayımlardan ibaret. Düşsel alemlerde yaşıyorum gibi görünüyor galiba bazen.

               " Belki de ben bir RDM'yim buradaki çoğu andavallı gibi ama hiç sanmıyorum..."
                                                                                                                     04.03.2015

         Günümüz dünyasında kendi Ütopyamı mı yaşıyorum ? Bu düşüncelerim gibi sevgimi de kendi halimde, kendi dünyamda mı yaşıyorum?

         Nerelerden nerelere geçiyorum bazen ben de şaşıyorum. Bir an geliyor her şey bulanıklaşıyor ve düşüncelerim karmaşıklıyor bendimi. Mesela bu son iki kelime ile ne ifade etmek istedim acaba ben de çok merak ediyorum. Ben deli miyim?  Neyse...

         İşin aslı galiba her geçen gün biraz daha bunalıyorum buralarda. Her geçen gün biraz daha sırtımdan vuruluyorum. Yakınımda dediğim insanlar dahi çıkar uğruna gözünü kırpmadan satabiliyorken insanları daralmış bu küçücük yaşam alanım biraz daha daralıyor bu olanlar ve olacaklarla.

         Eninde sonunda yine sığınmaya çalışıyorum birilerine, hiç olmazsa düşüncelerimde. Yardım ediyor musun bana? Her geçen saniyede?
         Yine de eninde sonunda davet eder buluyorum zihnime tilkileri kendimi. Dedim ya hani, kendi sevgimi de kendi kendime yaşıyorum diye. Gerçekten öyle mi? Eğer öyleyse beni bu satırda düşüncelerimle yalnız bırak ve buraya geri dönme.
         Çünkü kendimi daha fazla dökeceğim ileride ve daha fazla açılacağım ve hislerimde ve düşüncelerimde yalnız kaldıkça kapanacağım bir şekilde. Sakın ola beni yanlış anlamayın; sadece tek istediğim herkesin hiçbir şeyi gizlemeden yaşaması galiba. Dürüst olmak. Dürüst olalım ki ben yalnızlığımı doğru kanalize edebileyim ve o karanlık tünelin çok derinlerine gitmeden sıyrılabileyim.
         Elbette bir kelime bazen bizi güneşli, yemyeşil bir ortama, hafif serinletici meltemlerin estiği nadide bahara kopup götürebilir. Ama bunu zorundaymış gibi yapmak da bir o kadar kurşun etkisidir sırtta hissedilecek olan.

         İşte bu yüzden şu an bu zırvaları okuduktan sonra bir virgül koy her şeye bir süre için ve kapat her şeyi.
                Tekrar kapıları açabileceğin sihirli sözcükleri düşün ve söyle...


                                                                               "Duygu ve biraz uyku...
                                                                                     Bütün isteğim aslında benliğimizde huzurdu.."


19 Ocak 2016 Salı

Bir zil çaldı bir adam öldü, bir zil çaldı...

         Bir zil çaldı, bir adam öldü ve yine bir zil çaldı. Ruhu bir kalem gibi yavaş yavaş sönen her bireyin aklından benzer sorunlar, sorular geçiyor olmalı. Gerçekten yaşıyor muyuz ?

         Bilinmezlikler arasında sahip olduğumuz kısıtlı bilincimiz geçen her saniye eşiğinde benliğimizi biraz daha parçalanıyormuş gibi sarsıyor.

         Hayatın sarsıcı olduğunu farkına varan herkes gerçeğe biraz daha yaklaşıyor olmalı...

         Malum her gün sokakta yürürken etrafında yürüyen, kendini zeki zanneden zombi ordusu küçük hesaplar peşinde hayatlarını çarçur ediyor.

         Bazen isteyerek inanıyoruz galiba bu oyunlara. Yoksa fark etmek en yakınımızı bu kadar zor olmamalı öyle değil mi ? Sahip olduğumuz şeyleri hissedememek ne kadar da zavallı bir durum. Aslında o kadar basit ki her şey bazen sadece bir parmak şaklatmaya bakıyor gibi.

         Olduramamak olmuyor demek için bir bahane olmalı. Ucuz bir bahane ama genel geçer çevremizde geçerliliği en çok kabul gören, artık kendini kandırma mı dersin yoksa yalan mı o sana kalmış bir şey, düşünce empozesi.
       
        Bu düşüncelerle bezenmişken sen her kimsen eğer sana ulaşmak bu kadar zor olmamalı...

                                                    "Güçsüzlüğünü dile getirmek, yüreği güçlü insanın işidir."
                                                                                                 Harold LASKI






            Uzun bir aradan sonra yeniden yazmaya karar verdim buraya. Geçmişte yitip giden yazılarımızı bir kenara bıraktık. Geçmişten seçtiğim birkaç düşüncelerimin halen değişmediği dökümanı tutarak yeni şeylerle ara sıra içinizde bir şeyler kıpırdatmaya çalışacağım.

           Ölmek üzere olan insanlığımıza ve hiç uğruna hiçlere saldığımız duygularımıza bir kadeh daha....görüşmek üzere.