30 Haziran 2012 Cumartesi

Ben kaybettim...ve o beni buldu..


    Zamanın nasıl geçtiğini unutturabilen insanları bulmak çok zor olsa gerek, özellikle de seni baştan aşağı kilitleyebilecek bir etkisi varsa üzerinde o anın keyfini anlatamazsın. Öyle geçer zaman gider ve anlayamazsın bile ne olup bittiğini bazen....
    Çok garip gelecek belki ama son zamanlarda canımı yakan ve beni aynı zamanda insan üstü bir mutluluğa sevk eden şey de bu. Bu ikisini nasıl tadıyorsun aynı zamanda dersen de, eh geleceğiz oraya da boşuna blog açmadık değil mi?

           O tanıdık ses...

    Ah sanırım epey bir süre ve birden fazla kez şapşal şapşal bakmama sebep olan o ses...Sanırım sadece sesle kalsa kendimi rahatlatacak bir şey bulurum; ne bileyim meditasyon falan yaparım, yaparım yani bir şeyler işte... Ama yok hayır bana yaşattığı duygu dahil o kadar birbirine benzer ki... Hani kaybettiğin şeylerin değerini sonradan anlarsın derler ya, bu çok daha beteri bir durumun başıma yeniden geliyormuşçasına bir hissiyat tattıran anıdır pür açıklamasıyla.
     Hayatına uzun süre önce birisi girer ve hayatın olur. Çocukluk döneminde tanıdığın o ses artık sana daha derin bir gözle bakmaya başlar. Kaybetme korkusu ve canını yakmak istememek seni geri iter...Keşke böyle kalsaydı her şey dersin ama her şey karışmaya başlar. Aşkın gözü kör olabilir ama inan bana karnı açtır...Temayı kırmızı şarap ve Malt yaptım bir anda galiba ama evet sanırım güzel gider ah? Ne dersin ey okur?
    Nerede kalmıştık? Hah, geri çekilirsin demiştim. Ben işte geçen iki sene üzerinde keşke böyle kalsaydıyı burada söylemiştim. Keşke kalsaydı, keşke gitmeseydi, keşke ölmeseydi...keşke,keşke,KEŞKE! Keşkelerin listesi uzadıkça uzar böyle galiba. Ne kadar yazık olsa da, ne kadar acı verse de bu dünyadan kurtulmuş olmasına seviniyorum aslında. O artık daha iyi bir yerde ve bana her zaman dediği gibi, "Hey sefil! Gözümün içine bak!" diyor birilerine. Peh ne günlerdi..



          Aynı duygular..

    Sanırım bu kadar çabuk bana bu duyguları yaşatan birisini daha tanımadım. Tanımaktan da çekiniyordum aslında bana bu duyguyu yaşatacak insana. Kaybettiğini bulduğunu sanmak gibi bir yanılsama gibi geldi aslında bana. Ama girdi hayatıma
bir şekilde, girdi ve beni şapşala çevirdi resmen.
    Elbette yaşanmışların bire bir aynısını yaşamıyorum. Inception çekmiyoruz burada a.... koyayım. Hayat bu nefes alıyor,yaşıyor, hissediyoruz herkesin yapabileceği ama yapmamayı seçtiği ya da seçtirildiği gibi.

           Olan biten...

    Olan biten ne var, ne oluyor, ne olacak bunu çok merak ediyorum. Olacakları veya olmasını istediklerimi düşünmemeyi seçtim bu sefer ve sanırım yapacağım en doğru şey de bu olacak hayatımın yeni beninde. Kaybetmenin yükünü hafifleten o dokunuşu bırakmamak aldığım her nefesin bir anlamı olduğunu hissettirdi bana.

                                         " Sonuçta; sevmek ve sevilmek var sadece ve bunun ötesi yok...
                                                                                    29 Ocak 2012 - Birdsong
                                                                                  Joseph Mawle as Jack Firebrace "

26 Ocak 2012 Perşembe

Her an her şey olabilir, aç gözünü ve yürü...

         Selam dostlar! Epey oldu görüşmeyeli değil mi? İşler güçler derken hayat bir bakmışsın seni rotandan saptırmak için var gücüyle çalışıyor. Yok sanki hiç başka derdimiz ya.... Neyse konumuz bugün bu değil. Size biraz neler oluyor ondan bahsetmek istiyorum. Aldım mı izni? Eh yeterli, zaten buradan sonra okumak istemeyen çoktan kapatmıştır. Teşekkürler.


         Çok ufak yaşlardan itibaren rock ve metal müzik dinlemeye başlamıştım. Büyük ağabeylerim vardı hep bak bunu dinle veya şuna da göz at diye yönlendiren. Sağ olsunlar şu an bir müzik zevki oluşturabildiysem kendimde onların serbest yönlendirmelerindendir. Onlara da teşekkürler. Başlığa teşekkürler mi yazsaydım komple ne? Neyse, neyse konuyu dağıtmayayım. Zaman geçti eşek kadar adam olduk falan tabi derken artık karakter sahibi bir birey haline gelmeye başladığımda ilk ödülümü de almıştım hayatım adına. Norveç'den bir dergi bana imkan tanımıştı. İngilizce dilde yazdığım yazılardan sonra bana ülkeye gelip giden gruplarla röportaj imkanı sağlayacaklardı. Yaklaşık 2 yıl kadar pek çok idolüm ile tanıştım bu süre zarfında. Ancak hayat yine rotadan saptırmak için uğraş vermeye devam ediyordu elbette ki Üniversite muhabbeleri de bunun en ayak kaydıranıydı galiba.



          Bütün olup bitenin ardından önüme bakıp çatalın bir ucundan yola devam edecektim bir şekilde. Üniversiteyi kazanıp hayalim olan Klasik Arkeoloji bölümüne girmek ya da sınavı kaybedip hayatımı Norveç'e taşımak. Eh memleketimi seven ve cebine her ne kadar güvense de memleketini daha çok seven bir adam olarak öncelikli hedefi kazanıp Klasik Arkeoloji'ye girdim. Ancak bu sebepte ötürü dergi benden desteğini çekip daha fazla çalışamayacaklarını söylemişti bile. Ama ben bu yoldan şaşmadım ve çalışmalarıma da Arkeolojinin yanında devam etme kararı aldım. Şu geçen süre içerisinde önce Karakalem ile çalışmaya başladım, sonra da Destroy Fanzine ile. Bana destek olan editörlerime ve ekip arkadaşlarıma çok teşekkürler.
       
          E abi bunca zırvayı dayadın peş peşe nedir olay? Olay şu arkadaşlar; hayat her ne kadar sizi yolunuzdan çıkarmaya çalışsa da kararlı ve karakterli adımlar atarsanız her istediğinizi başarabilirsiniz. Şu an halen idollerimle tanışmaya devam ediyorum, onlarca rock ve metal müzik müzisyeni ile irtibattayım ve İstanbul Üniversitesi'nde Klasik Arkeolog olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum.

         Konfüçyus der ki; "Hiç kimse başarı merdivenini elleri cebinde tırmanmamıştır." O yüzden çıkarın ellerinizi ceplerinizden ve hedefiniz için bir şeyler yapmaya başlayın. Evet, hemde hemen.


4 Ocak 2012 Çarşamba

Biraz görgü, biraz düşünce ve biraz gelecek...


           Penguen kafalıların anlamadığı şey şu ki yıllardır kendilerinin başkalarına yaptığı şey, son zamanlarda bokunu çıkarmalarından dolayı kendilerine tepmektedir. Bu sebeple de irkilmişlerdir ve kesinlikle hak etmektedirler. Malum Penguen dediğin sürü halinde ama diğer sürülerin etki alanının uzağında yalnız yaşarlarken siz bizim dibimizde yaşıyorsunuz. Malum siyahın ağırlıklı olduğu beyninizdeki bir tutam beyaz la insanları kandırmaktasınız.

            Atıp tutmak, konuşmak kolaydır malum. Ama bu kadar kısıtlı hayal gücünüzle, hayalin kendisini yorumlamaya çalışmanız ne kadar da kibirli bir davranış... Farkında mısınız? Farkında mısınız diye sordum ve kendime inanamadım bir an, evet inanamadım. Penguen dediğin sadece kendi sürüsünün derdindedir malum. Onca beyazlığın üzerinde egemen sürü olmaya çalışan bir karanlıktan başka ne beklenir ki?
                       


"Aklın bağlamadığı dostluğu, akılsızlık kolayca çözebilir.
Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir.
İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür.
Herkese kulağını, ama çok azına sesini ver.
Ah! Bu kadar okudum, bu kadar öykü ya da destan duydum, aşkın yolu asla düz gitmiyor.
İyimser, yaranın üstünde artık kabuk, kötümser ise kabuğun altında yine yara görür.
Bazı yıkılışlar, daha parlak kalkınışların teşvikcisidir.
Konuşmadan önce düşün, hareket etmeden önce ölç.
Geçmiş bir dost için yakınmak yeni dertler edinmektir.
Cehalet Tanrının laneti olduğuna göre, bilgi göklere uçabileceğimiz kanatlardır.
Nasıl bir at, üzerindeki zengin koşumların farkına varmazsa insan da içinde yaşadığı nimetlerin öyle farkına varmaz.
Bir iftira başka iftiraları doğurur.
Aşk bir deliliktir.
Daha iyi, iyinin düşmanıdır.
Yiğitlik intikam kazanmakta değil, tahammül göstermektedir.
Geçmiş bir felakete üzülmek, bir yenisini davet etmenin en emin yoludur.
Aslında hiç bir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında düşündüğümüze bağlıdır."
                                                         William SHAKESPEAR


Siz siz olun, hayal gücünüzü ve geleceğe bakış açınızı asla kaybetmeyin. Gerçeği ve doğruyu bir kılabilmeyi hedefleyin ve yolunuzdan şaşmayın.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Lanetin Işığındaki Gizli Melodiler

           Zaman....Beş harften oluşan lanetli kelime; zaman. Her geçen saniyenin ardından bir kez daha geri dönüp bakmama sebep olan her şeyin özeti. Kaybettiğim her anın hatırlatıcısı...

            İlaç olmaktan çok, her anının laneti. Gecenin bir körü soğukta yürürken gecenin karanlığında kafama takıldı bazı şeyler. Sessizliğe duyulan ihtiyaç herhalde bu kadar çaresiz düşlenebilirdi. İşte bu noktada, hah hatta tam zamanında söylenmeye başladım kendi kendime; tam zamanında yedin hayatın sillesini be eşşoğlu eşek...Aklına sokayım senin. Oku oku da hatırla ve dönme, dönüp dolaşıp gelme artık aynı yere. Lanet edeceksin zamanı geldiğinde elbette, lanet... Ama geçecek eninde sonunda merak etme. Yine olacak bir şeyler ama inan aynı şeyleri artık yaşamayacaksın. Aynı acıları tatmayacaksın...

            Geçti zaman, geçiyor zaman... Sana bunları yaşatanlar artık hayatında yok hiç ama hiç merak etme. Merak etme ki hayatına sokacağın insanları daha iyi belirle. Kalkacaksın elbet ayağa ve yürüyeceksin arkadaş! Büyüyeceksin her saniye ve daha olgun, daha tecrübeli bir varlık haline geleceksin işgal ettiğin dünyada. Kararlı ol. İleriye bakacaksın ve yükseleceksin elbet. Bir kadeh kırmızı şarabın verdiği hazzı, gizli melodilerin ardında tadacaksın esas anlamıyla.

            Dur bir dakika yahu; yürümeyeceksin hatta koşacaksın! Amma; ritimli, dengeli ve kararlı bir kafayla. Doğru kararlar almaya başlayacaksın kısa bir süre içerisinde. Malum artık başkalarına verdiğin değeri kendine de vermeye başlayacaksın zamanla.

             İhanetin tadını asla unutma. Unutma ki o tadı başkasına tattırma. O rezil kafayı yaşatma kimseye. İyi oku reddettiğin bu ilk satırları. İyi oku ve doğru kararlar al. Başkasının tecrübelerinden bir nebze olsa da yararlan. Yararlan ki hayatına soktuğun veya bir sonraki sokacağın kadını/erkeği iyi seçesin. O işte bu satırların anlattıklarının ve hissettiklerinin tam tersini yaşatacak ve düşletecek sana.


             Karanlığa takılıp kalma. Çünkü hayat devam ediyor. Sen ne kadar reddetsende, sen bu hayatı terk etsende devam ediyor ve edecek.