Gidiyorum gitmesine yavaş yavaş. İster istemez, sadece kendi ellerimle değil de zaten kalbimin zayıflığına dayanamayıp gidiyorum zaten bir şekilde buradan. Hayatımın en gerçekçi ama tek yalanında kayboldum galiba. Ne kadar acınasıyım. Bazen sadece pisliğin teki, egoist, insanları aşağılayan ve sadece işine geldiği için birileriyle görüşen biri mi olsaydım diyorum. Çok rahat kandırırdım insanları. İçimdeki aslında çok temiz senin haberin yok bebek. Ama bir yandan da seviyene iniyorum da farkında değilsin diye o garip insanlardan mı olsaydım. Çok kolay olurdu ya evet. Ama işte insan da gururuna yediremiyor.
Nereye gidiyorum bilmiyorum. İstiyor muyum belki. Ama sanırım sadece bir beklenti oldu bu aptallık tiyatrosundan ayrılmak. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktada sadece bir dokunuş yerine bir gidiş var galiba hayatımda her zaman. Belki de o yüzden sadece kan bağı var diye özleyecek insanlar dışında adımı kimse hatırlamayacak bile.
Ne kadar garip, çok az kaldı galiba. Ne kadar daha dayanırım bilmiyorum. Yürüyorum bir şekilde sadece o kişiye bir söz verdim yarım ağızla yok yapamam desem de. Yürüyorum işte bir şekilde ama nereye kadar. Sadece yeni bir sürpriz lazım galiba artık bana. Ve bunu bana sunabilecek kimse kalmadı galiba buralarda. O yüzden bunu kendim yaratmalıyım en sonunda.
Ne zaman olur, ne zaman biter bilinmez. Bilinmesine de gerek yok zaten. Sadece içten içe öldüğümü ailem bile bilmezken. Kendi ellerimle kendimi öldürdüğümde kimin haberi olacak ki ?
Her neyse sadece bu noktada kalan tek umudumun yitip gitmeye başlamasının verdiği o dayanılmaz hafiflikle bir aptallık yapmak istemiyorum. Varoluşun o katlanılmaz ağırlığının verdiği güçle varolmayışın bilinmezliğine mi gitmeliyim ?
Yaşamın yolunu olduğu gibi, ölmenin yolunu da kendimiz seçmeliyiz.
Montaigne
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder